Çünkü Bir Tarihimiz Var!
.jpeg)
Hadi biraz mahalle mektebi tarihi:
Arkamda yirmi küsur yıllık üniversite hocalığı, dramatik yazarlık bölümünde yazarlık dersleri, 2017 yılında sadece ilk aşama “Tersine Mühendislik: Yazmak için Okumak” ile ve pek az sayıda meraklıyla başladık atölyelere. Tiyatro akademisyenliği ile biriktirdiklerimi bir yetişkin atölyesi için yeniden yapılandırıyordum. Sadece Raymond Carver’ın Katedral kitabından öykülerin nasıl kurulduğuna baka baka, sonra orada bulduklarımızı başka kurmacalarda sınayarak her kurmacanın bir manyetik alanı olduğunu gördüm. Metodun başlangıcı o “çekirdek” etrafında kurulan manyetik alandı. Bu “buluş” kendini bir metoda dönüştürecek kadar incelecek, genişleyecekti.
Sonra yine katılımcıların talebiyle, onların itmesiyle, Manyetik Alan Metodu’nu o “başka” kurmacalara uyguladığımız ikinci teorik atölye geldi: “Hikâyeler Nereden Geliyor?” 2019 yılında sistematik bir biçimde bu atölyeyi de yapmaya başladık. Çerçevesi giderek oturdu, ilk aşamada tekil bir kurmacanın nelerden yapıldığına, ikinci aşamada kurmaca evreninin nasıl oluştuğuna bakıyoruz, zamanın nasıl temsil edildiğine, bunun kültürel tarihlerle bağına; kısaca, her şeyin nasıl birbiri ile ilişkili olduğuna bakıyorduk.
Metot oluşurken kendine özgülükleri de gelişmeye başladı: Gözlemleyebildiğim kadarıyla, doğrudan hikâye çizgisiyle ilgilenmediğimiz, “peki sonra ne olmuş, kahraman şimdi ne yapsın?” gibi bana kalırsa hikâye oluşturmanın en kolay unsurları ile uğraşmadığımız için şematik olmayan bir yazma metodu önerebiliyoruz. Campbell’ın “Kahramanın Sonsuz Yolculuğu”ndan mülhem bir hikâye geliştirme yoluyla neredeyse hiç uğraşmıyoruz. Klasik serim- düğüm-çözüm üçlüsü de yok müfredatta. Biz kurmacanın olay dizisinden ibaret olmadığı fikriyle çalışıyoruz. Kurmacaları, diyelim ki heyecanlı bir cinayet haberinden ayırt eden unsurlar üzerinde çalışarak oluşturuyoruz. Sonra mesela, “ne biliyorsanız onu yazın” gibi önerilerden zinhar uzak duruyoruz. İnsanın bildiğini yazmasının yalnızca didaktizm ürettiğini savunuyoruz; onun yerine “merak ettiklerimizi, yakından bakmak istediklerimizi yazalım” diyoruz. Bizzat yazan bile kendi yazdığından öğrenmiyor, etkilenmiyorsa; zaten daha baştan beri savunduğunu, kurmaca tamamlandığında “yaaa demedim mi?” diye doğruluyorsa, yazarını bile etkilememiş bir metin olarak okurunu da etkileyemeyeceğini biliyoruz. Bütün bunları ilk iki teorik aşama gelişirken giderek inceltmeyi, yazarlık ve okurluk stratejileri haline getirmeyi öğrendik. İlk iki aşama hep metodu teorik olarak kavramak, nerelere erişip, ne sağladığını, sanat yapıtları ile aramızdaki ihtiyaç ilişkisini tanımlamak için.
Sonra nihayet uygulama aşamasına “Artık Yazıyoruz!”a sıra geldi. Yine 2019’da, “hayatımda hiç yazmadım”, “ben yazmaya korkuyorum” diyenlerle, “benim kendi yazma alışkanlıklarım var” diyenlerle heyecandan titreyerek sadece çekirdek için metaforlar bularak başlayıp hayretler içinde önceden kurmadığımız, bilmediğimiz bir öykünün nasıl kucağımıza düştüğünü, kendi zihnini yarattığını gördük. Manyetik Alan Metodu’nun çalıştığına şahit olduk..Her seferinde. Bir anlam makinesini çalıştıracak doğru dişlileri yerleştirip öykünün kendi unsurlarını çalıştırmasını izlemenin harikulade keyfine varıyoruz. Bugüne dek metotla onlarca öykü yazıldı.
2020 Mart ayıydı; pandemi, korku, keder, yalnızlık, kapanma. Birdenbire online buluşmalara mecbur kaldık; kapanma, yüz yüze başladığımız bir atölyenin ortasında yakaladı bizi. Kısa zamanda hiç karşılaşamayacağım insanlara denk geldiğimi fark ettim, giderek böyle toplanmanın avantajlarından beslenmeye başladık. Atölye mekânına ulaşmayı gözümüzde büyütmüyor, trafikle boğuşmuyor, çocukları kime bırakabileceğimizi düşünmüyor, dersleri aksatmıyor, teneffüste tuvalet sırası beklemiyor, önde gıcırdayan bir sandalye yüzünden dikkatimiz dağılmıyor, ertesi günün yemeğini ocağa atarken ders dinleyebiliyorduk. Evden çıkamayanlar da, şehrinde atölye yapılmayanlar da, dünyanın çeşitli ülkelerine dağılmış insanlar da atölyelere katılabildiler. (Kimileri saat kurup sabahın altısında, gecenin ikisinde kalktı) O günden bugüne ( 2022 Ağustos’u) dört aşama için, irili ufaklı toplam 76 grupla çalıştık. Hem ilk iki teorik aşama hem onları takip eden uygulama aşamalarında aynı heyecanla devam ediyoruz. Bundan sonra da online buluşmalarla ilerleyeceğiz.
Ve bu sene nihayet yeni bir uygulama aşaması daha geldi. İkinci atölyede metinlerin nasıl birbirinden yapıldığını anlamaya çalışırken girip çıktığımız metinlerarasılık teorisinden palimpsest uygulamasını çekip üzerine yeni bir uygulama atölyesi “Yeniden Yazıyoruz!” inşa edildi. 3. Atölyede önceden hikâyesini kurmadığımız bir öykünün Manyetik Alan Metodu ile nasıl yazılabileceğini denerken, bu uygulama atölyesinde de halihazırda yazılmış metinlerden nasıl kendi metnimizi üretebileceğimizi, uyarlamalar yapabileceğimizi, klasikleri yeniden yeniden okur gibi; klasikleri, sevdiğimiz yazarların o bayıldığımız metinlerini nasıl yeniden yazabileceğimizi, onlara nasıl “eklenebileceğimizi” anlıyoruz. Kimileri ikinci aşamayı tamamlayınca “Artık Yazıyoruz”a geliyor, kimileri uygulama atölyelerine önce “Yeniden Yazıyoruz” ile başlamayı seçiyor.
Atölyenin dördüncü ayağının da oluşmasıyla birlikte tam ne olduğunu bilmeden arayıp durduğum o eksik de tamamlanmış oldu. Dörtlü sistemler iyidir; hem yatay, hem dikey hem diyagonal olarak köşeleri birbirine bağlanabilir bir bütünlük oluşturur çünkü. Böylece her aşamanın bilgisi diğerinde dönüşerek çoğalabiliyor. Ben de ne yaptığımı her geçen gün daha iyi biliyorum.
Görselde, kurulmasından bir buçuk yıl sonra sitedeki üye sayısını görüyorsunuz. 2021 Mart’ından beri de atölyelerle ilgilenenlerin hem “Okurken” başlıklı blog yazılarına ve video derslere ulaşabilecekleri, daha önce atölyelere katılanların görüşlerini, deneyimlerini okudukları “Katılanlar Atlasın” bölümüne göz atıp katkıda bulunabilecekleri, yeni atölyeleri takip edip kendi kayıtlarını oluşturabilecekleri bir sitemiz var. Şu anda baktığınız yer, benim için bir dünya.
Hayır, henüz hepsi atölyelere katılmış değil; ama çok tatlı bir merakla ve “belki bir gün” hevesiyle atölyeye çekilmiş insanları da kapsıyor bu sayı. Davet bu; edebiyattan, sinemaya, tiyatrodan resim sanatına sanat yapıtlarının ardındaki “tasarımı” görmek isteyenler, sadece bir yazma metodu değil, metotla tanışanların deyimiyle aynı zamanda “bir düşünme yöntemi, hayatla baş etme yordamı ” olan Manyetik Alan Metodu ile tanışmak isteyenler için ilk adım bu belki de.
Açılan dersleri bir zamandır “mütevazı mahalle mektebi” diye anıyoruz. Atölyeye katılmış olanlarla aynı neşeli mahallede komşuluk ediyor gibiyiz. Dört senedir, sessiz sedasız bir yerlerde birikiyoruz. Umudun da, devam etme enerjisinin de kaynağı bu galiba.
Not: Web sitesindeki yorumlar, mutlaka sosyal ağ internet portalının görüşlerini değil, yazarlarının görüşlerini yansıtmaktadır. Hakaret, küfür ve kaba ifadelerden kaçınılması talep edilir. Yorumlar filtreleme sisteminden geçip onaylanır ayrıca bildirim açıklamaları olmadan yorumları silme hakkımızı saklı tutarız.
0 Yorum