Beliz Güçbilmez

En Sevdiğimiz Yazarlarla Aynı Rafta

En Sevdiğimiz Yazarlarla Aynı Rafta

Raf okumak diye bir iş vardır. Kimi bunu "kitaplığa bakmak" diye adlandırır. Benim için adı bu: Raf okumak. Evde, elden geçirilerek kitaplık "mertebesi"ne yükseltilmiş bir telli dolap var. Camlı olmasındansa telli olmasını seviyorum en çok. Bugün bir kitap ararken (sanki bir kitap aramadığım günüm varmış gibi) -ve işin fenası bulma sürem uzarken, skorum da giderek küçülüyor; dört senedir şöyle kökten düzenlenmediğinden, bazı kitaplar hükmen yok sayılarak zihnimdeki katalogdan da düşüyor- soldan sağa rafları okumaya başladım, yıllar önce Siyasal Bilgiler Fakültesi Kütüphanesi'nde gönüllü çalışırken yaptığımız gibi. Sonra kimi kitapların yan yana gelişinin kasıtlı ve bütünüyle kişisel tanzimlerle -aynı yaz tatilinde okunmak, bir yazı yazarken kurulmuş uzak bir bağlantının ilham verici kaynakları olmak gibi- kimilerinin dalgınlıkla, kimilerinin de bir zamanlar dikkat ettiğim, sabah evden okula fırlarken elimi atıp bulabilmemi mümkün kılan alfabetik sırayla dizildiğini gördüm. Kaç senedir evden fırlanacak bir okul, sabahın köründe yetişilecek bir ders olmadığından kitaplık da başka bir düzene geçmis diye düsündüm. Tabii zihnimin gerisinde bir yerde "Hikâyeler Nereden Geliyor?" atölyesinde hakkında konuştuğumuz Kâğıt Ev'in unutulmaz Carlos Bauer'inin kütüphanesinin trajik yatağı ısınıyordu. O düşünce sonra yerini şuna bıraktı galiba usul usul; belki de kitap yazma isteğinin bir yanı da; en sevdiğimiz yazarların kitaplarıyla sırt sırta, yan yana, omuz omuza durmaktır. Bilmediğimiz bir yerlerde. Bir rafta. Sonsuza dek.

Not: Web sitesindeki yorumlar, mutlaka sosyal ağ internet portalının görüşlerini değil, yazarlarının görüşlerini yansıtmaktadır. Hakaret, küfür ve kaba ifadelerden kaçınılması talep edilir. Yorumlar filtreleme sisteminden geçip onaylanır ayrıca bildirim açıklamaları olmadan yorumları silme hakkımızı saklı tutarız.

Yorum *
Ad Soyad *
Ad soyad gizliliği *

0 Yorum